Banka Hesabım 3. Şahıslarca Kullanılarak Tarafıma Dolandırıcılık Soruşturması Başlatıldı Ne Yapmalıyım Diyenlere Kurtulma Yöntemleri
Geçmişten beri dolandırıcıların kullanmış olduğu dolandırıcılık tekniklerinden biri de başkasının banka hesaplarını kullanmak veya kiralamaktır. Bu yöntem özellikle son zamanlarda dijital çağda olduğumuz bu dönemlerde yaygınlaşmış durumdadır. Dolandırıcılar; üniversite öğrencileri, ekonomik zorluk yaşayan kişilerle irtibata geçerek banka hesaplarını talep ederek ve belirli bir komisyon karşılığında kartlarını alarak bu banka hesapları üzerinden suç işlemekte ve bu hesap sahipleri baş şüpheli durumuna düşmektedir. Hatta bu durum o kadar ileriye gitmiştir ki yakınlarını bile bu duruma alet edip mağdur olmalarına sebebiyet vermektedir.
Bu durumdan yakınanların çoğu hesaplarının suçta kullanılacağını bilmiyor. Dolandırıcılar, ‘’ Bir arkadaşımdan para gelecek’’, ‘’ hesabımda haciz var para senin hesabına gelsin.’’, ‘’ Ticaret yapıyorum gelen ödemenin yüzde %10 u senin olsun.’’ , “Bir yakınım bana olan borcunu ödeyecek” gibi türlü yalan, bahane ve aldatmalarla ağına düşürmeye çalıştığı banka hesap sahiplerine, yaklaşmaktadır.
Evvela bazı konularda bazı tanımları
yapmamız gerekiyor. Zira sizlere bazı şeyleri izah edebilmemiz için bazı
terimleri ve anlamlarını bilmeniz, en azından belli seviye terminolojiye hakim
olmanız gerekiyor.
Dolandırıcılık Suçu Nedir?
Basit Dolandırıcılık suçu, failin
hileli davranışlarla bir kimseyi aldatması, mağdurun veya başkasının zararına
olarak kendisine veya başkasına yarar sağlamasıyla oluşur. Nitelikli
dolandırıcılık suçu ise suçun belli dini, sosyal, mesleki, teknolojik
araçların veya kamu kurumlarının araç olarak kullanılarak işlenmesidir.
Dolandırıcılık suçunun meydana gelmesi için haksız bir çıkar sağlanması gerekir. Dolandırıcılık suçunun teşebbüs aşamasında kaldığının kabulü için de, hazırlık hareketlerinin bitmesi ve haksız çıkar elde etmeye yönelik icra hareketlerine başlanılması gerekir.
Dolandırıcılık Suçunun Şartları
Basit ve nitelikli dolandırıcılık suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan birçok
farklı hareket tarzıyla işlenebilecek bir suçtur. Ancak tüm hareketlerin ortak
altyapısını teşkil eden, dolandırıcılık suçunun şartları olarak nitelenebilecek
üç koşul vardır:
1. Hileli Hareket: Dolandırıcılık
suçunun en unsuru fiili işleyen kişi tarafından hileli hareketler icra
edilmesidir. Mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak hileli davranışlar
fail tarafından sergilenmelidir. Dolandırıcılık suçunu diğer mal varlığı
suçlarından ayıran temel özellik, hilenin mağdura zarar vermek için araç olarak
kullanılmasıdır. Mağdura her söylenen yalan hile olarak değerlendirilemez,
dolandırıcılık suçunun unsuru olan hile, nitelikli bir yalan olup
mağdurun yargılama yetisini ortadan kaldıracak ölçüde yoğun ve ustaca
sergilenmelidir.
2. Aldatma: Hileli
davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması gererekir. Her somut
olayda hileli hareketin mağduru aldatabilecek boyutta olup olmadığı ayrı ayrı
tespit edilmelidir. Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut
olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir.
Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir. Hilenin, mağduru
hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya
sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip
etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir.
3. Zarar: Dolandırıcılık
suçunun vücut bulması için suç teşkil eden fiil nedeniyle bir zarar ortaya
çıkmalıdır. Suçun faili, mağdurun veya başkasının zararına, kendisinin veya
başkasının yararına haksız bir fayda elde etmelidir. Fiili işleyen kişi,
kendisi veya başkası lehine fayda elde etmek için bilerek ve isteyerek hileli
hareketler icra etmeli, mağdura verilen zarar ile fiili işleyenin eylemi
arasında uygun illiyet bağı mevcut olmalıdır. Dolandırıcılık suçunda zarar,
objektif ölçüler dikkate alınarak belirlenecek ekonomik zarardır.
1. Basit Dolandırıcılık Suçunun Unsurları
Basit
dolandırıcılık suçu ve cezası, TCK’nın 157. maddesinde şu şekilde
düzenlenmiştir:
TCK m.157
1)
Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak,
kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.
Basit
dolandırıcılık suçu, failin hileli davranışlarla mağduru aldatarak, mağdurun
zararına kendi yararına haksız menfaat temin etmesiyle oluşur. Basit
dolandırıcılık suçunda da failin hileli davranışları belli oranda ağır, yoğun
ve ustacadır. Fail hileli hareketleri öyle bir şekilde sergiler ki mağdurun
hareketlerin doğruluğunu denetleme veya inceleme olanağı ortadan kalkar. Ancak,
basit dolandırıcılık suçunda fail hileli hareketi karmaşıklaştıran araçlar
kullanmadan dolandırıcılık teşkil eden fiilleri daha çok yeteneklerini
kullanarak basit bir şekilde sergiler. Örneğin, fiilin basit dolandırıcılık
suçu olarak kabul edilebilmesi için failin hileli hareketleri yaparken bilişim
sistemlerini, dini duyguları, banka veya kredi kurumlarını araç olarak
kullanmaması veya kendisini polis, savcı vb. bir kamu görevlisi olarak
tanıtmaması gerekir. Çünkü bu fiillerin hileli hareket yapılırken kullanılması
halinde TCK m.158’deki açık düzenleme nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçu
oluşur.
Yargıtay
uygulamasında göre basit dolandırıcılık suçu oluşturan fiillere bazı örnekler
şu şekildedir:
- Sanık A.’nın
evli olduğu halde evli olduğunu söylemeden şikayetçiyi aldatarak
şikayetçiden 13.000 TL’lik takı alması basit dolandırıcılık suçu oluşturur
(Y15CD-K.2020/5049).
- Sanığın
mağduru arayarak “hesabıma yanlış para yattı, iade edilebilmesi için para
yatırılması gerekiyor” diyerek mağdurdan toplam 990 TL para alarak geri
ödememesi basit dolandırıcılık suçu oluşturur (Y15CD-K.2020/10723).
- Kızkardeşinin
kayıtlı olup olmadığını öğrenmek bahanesiyle mağdurun elindeki telefonu
alarak rehbere baktıktan sonra “kız kardeşimi çağırmaya gidiyorum” diyerek
olay yerinden ayrılarak geri dönmeyen sanığın fiili basit dolandırıcılık
suçu teşkil eder (Y15CD-K.2020/10731).
- Çin’den
telefon getirttiğini mağdura söyleyen ancak söz konusu cep telefonlarını
getirmeyen sanığın, şikayetçiye parasını iade etmemesi, şikayetçiyi uzun
süre oyalaması ve sonrasında aralamalarına cevap vermemesi basit
dolandırıcılık suçunu oluşturur (Y15CD-K.2020/10725).
- Adres
sorma bahanesiyle elindeki çakmağın altın olduğunu söyleyerek mağduru ikna
eden ve çakmağı mağdura satan sanığın hareketleri, mağdurun kuyumcuya
gitmesiyle çakmağın değersiz olduğunu öğrenmesi nedeniyle basit
dolandırıcılık suçuna vücut verir (Y15CD-K.2020/10719).
- Köye
gelerek köydeki şikayetçilerden, köye çocukları sınava hazırlamak için
öğretmen geleceğini beyan ederek kitap satıyormuş gibi sipariş kayıt formu
düzenleyip peşinat adı altında şikayetçilerden para alan sanığın fiili basit
dolandırıcılık suçu olarak nitelendirilmelidir (Y11CD-K.2022/15572).
- Oto Galeri
isimli iş yerini açıp, şikayetçilerin araçlarını satış bedellerinin cüzi
bir kısmı peşin, geri kalan kısmı vadeli olarak satın alıp, satış yetkisi
içerir vekaletnameler alan, daha sonra bu araçları üçüncü kişilere satan
ve iş yerini kapatıp ortadan kaybolan sanığın fiil basit dolandırıcılık
suçu teşkil eder (Y11CD-K.2023/4904).
- Sanığın
tüm tanıkların beyanları ile de doğrulandığı gibi basit bir borç isteme
ile değil avukat olduğu ve evleneceği hilesini kullanarak paraları aldığı
anlaşıldığından basit dolandırıcılık suçu oluşmuştur (Y11CD-K.2023/5498).
- Tutuklu
olarak yargılandığı Elmalı Ağır Ceza Mahkemesindeki dosyasında tahliyesini
sağlayabileceği vaadiyle şikayetçiden para alan sanığın fiili basit
dolandırıcılık suçu olarak değerlendirilmelidir (Y11CD-K.2023/1740).
- Sanıkların
olay günü şikayetçiyi cep telefonundan arayarak kendilerini polis ve savcı
olarak tanıttıktan sonra katılana, onun adıyla PKK’ya yardım edildiğini,
bu durumdan kurtulabilmesi için yardımcı olması gerektiğini söyledikleri,
şiakyetçinin de söylenenlere inanarak bildirilen banka hesabına 167.000,00
TL’yi yatırdığı olayda sanık basit dolandırıcılık suçunun cezasıyla
cezalandırılmalıdır (Y11CD-K.2023/5291). (Not: 24.11.2016
tarihli 6763 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle yapılan değişiklikle bu tür
eylemler TCK m.158/1-L gereği nitelikli dolandırıcılık suçu olarak kabul
edilmektedir.)
Basit dolandırıcılık suçunun cezası, TCK m.157'ye göre, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar
adli para cezasıdır.
2. Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Unsurları ve Şartları
Nitelikli dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158. maddesinde düzenlenmiştir.
Nitelikli dolandırıcılık suçu, failin hileli hareketleri yaparken mağdurun
güvenini kazanmak veya mağduru ikna etmek için birtakım araçlar kullanmasıyla
vücut bulur. Nitelikli dolandırıcılık suçu, dolandırıcılık teşkil eden hileli
hareketlerin şu şekillerde icra edilmesiyle söz konusu olur:
- Dinin
istismar edilmesi,
- Kişinin
içinde bulunduğu zor durumdan yararlanılması,
- Kişinin
algılama yeteneğinin zayıflığından faydalanılması,
- Kamu kurum
veya kuruluşlarının araç olarak kullanılması veya bu kurumların zararına
işlenmesi,
- Basın-yayın
kuruluşlarının sağladığı kolaylıklardan yararlanarak işlenmesi,
- Bilişim
sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması,
- Ticari
faaliyet sırasında işlenmesi,
- Serbest
meslek sahibinin mesleğine duyulan güveni kötüye kullanarak işlemesi,
- Sigorta
bedelini almak maksadıyla işlenmesi.
Nitelikli
dolandırıcılık suçu ve cezası, 5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinde şu şekilde
düzenlenmiştir:
TCK m.158
1)
Dolandırıcılık suçunun;
a)
Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
b)
Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak
suretiyle,
c)
Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d)
Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf
veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
e)
Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
f)
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması
suretiyle,
g)
Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
h)
Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin
ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin
faaliyeti kapsamında,
i)
Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine
duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
j)
Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin
açılmasını sağlamak maksadıyla,
k)
Sigorta bedelini almak maksadıyla,
l)
Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının
çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu
söylemesi suretiyle,
İşlenmesi
halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis
cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde
edilen menfaatin iki katından az olamaz.
(2)
Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından
bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat
temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3)
Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından
birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için
teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek
ceza bir kat artırılır.
TCK 158.
Maddelerinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun nitelikli halinde (eğer ki
ortada bilişim sistemi de varsa) ise 4 yıldan az olmamak üzere
cezalandırma söz konusudur. “Banka hesabının bir başkasına
kiralanmasında ise” dolandırıcılığın nitelikli hallerinden 158.
Maddenin f bendinde düzenlenen “Bilişim sistemlerinin, banka veya
kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle” dolandırıcılık
olarak varsayılmaktadır. Yani bu halde iken nitelikli hal nedeniyle ceza
miktarı da 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezasıdır.
Fakat maalesef f bendi kapsamında iken (bilişim sisteminin araç olarak
kullanılması hali) suçun cezasının 4 yıldan az olamayacağı, adli para
cezasının da elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağı ifade
edilmiştir. Ancak eğer ki etkin pişmanlık indiriminden faydalanırsanız bu kadar
ağır bir ceza almazsınız. Bu sebeple eğer ki banka hesap kullandırma nedeniyle
dolandırıcılık suçundan yargılanıyorsanız henüz çok geç olmadan bir ceza
avukatı ile iletişime geçmeniz, doğru zamanda doğru adımı atabilmeniz için
yararınıza olacaktır. Zira gereken adımların doğru zamanda atılması sizin
indirim sebeplerini kullanabilmeniz adına yararınıza olacaktır.
Yukarıda
da izah ettiğimiz üzere dolandırıcılık suçunun faili olabilmek için menfaat
elde ettiğiniz kişinin gerçeği algılama kabiliyetini geçici süreli de olsa
etkisiz hale getirmeniz gerekir. Bu şu anlama gelir; mağdurun algılama
yeteceğini geçici süreli de olsa uyuşturmak ve ortalama bir zekaya sahip,
ortalama şüphe derecesine sahip bir insanın algılama yetisi ile algılamayacağı
kıvama getirmek.
Şu anda
bu “Money muling” adını verdiğimiz yöntem ile birlikte özellikle şu
yasadışı sektörlerde para nakline aracılık gerçekleşmektedir:
- Yasadışı sanal bahis için banka hesabı
kullandırmak (Son zamanlarda sanal bahis için banka hesabı kiralamada
çok artış oldu, özellikle de suç örgütleri gariban öğrencileri ve ev
hanımlarını hedef alarak bu tür eylemleri için hesaplarını
kullandırabiliyor)
- Dolandırıcılık için banka hesabını
kullandırma
- Uyuşturucu satışı için banka hesabını
kullandırmak
- Diğer kaynağı belirsiz para trafiği için banka hesabını kullandırmak
Ne yazık ki Türk Ceza Kanunu’nda
banka hesabı kullandırmak suretiyle dolandırıcılık suçunun özel görünümüne has
özel bir ceza yok. Bundan ötürü kişiler ya dolandırıcılık suçundan mahkum
olmakta ya da beraat almaktadır. Yani önünüzde sadece iki şans var: “ya beraat
ya da mahkumiyet”.
Banka hesabınız 3. şahıslarca
dolandırıcılıkta kullanıldı ise bu durumda sizin de ceza almamanız için
önünüzde iki yol var. Bunlardan ilki: “Dolandırıcı 3. şahısla aranızdaki bağı ispat“, ikincisi ise “bankanın sorumluluğuna gitmek“.
Eğer ki banka hesabınızı kullanan
3. şahıs dolandırıcı ile sizin aranızdaki tek bağ “hesap kullandırmadan” ibaret
ise ve siz bu kişinin dolandırıcı olduğunu, Dolandırıcılık faaliyeti ile
iştigal edebileceğini bilecek durumda değilseniz bu durumda sizin
dolandırıcılık suçuna iştirak ettiğinizden bahsedilemez. Bunun için “Whatsapp
yazışmaları, sms’ler, şahitler, hesabın dolandırıcılık için kullanıldığını fark
ettikten sonra hemen aksiyon almanız” hususlarını mahkemede delil olarak
gösterebilirsiniz.
Ancak uygulamada ne yazık ki çoğu
kez bu zor olabiliyor. Zira hesabınızı kullanan 3. kişi dolandırıcı genelde
hesap sahibi mağdurlarla telegram gibi sonradan iletişimin silinebildiği ve
sunucunun yurtdışında olduğu iletişim kanallarını kullanmaktadır. Bu gibi
hallerde ise aranızdaki iletişimin hiç var olmadığını delil olarak
sunabilirsiniz. Mesela;
- HTS kayıtları
- Banka hesabının kullanıldığı dönemlere
ilişkin ATM ve banka şube güvenlik kayıtları
- Farklı yerlerde ikamet edildiğine dair
deliller
- Ortak bir bağ olmadığına dair eğitim ve
çalışma döküm belgeleri
Her ne kadar masumiyetin ispatı diye bir olgudan ceza hukuku bağlamında söz edemeyecek olsak da bu tür davalarda masumiyeti ispat etmek durumundasınız.
Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 04.06.2024 tarihli, 2021/16966 E. , 2024/7470 K. sayılı bu kararında banka hesabını kullandıran sanığın dolandırıcılık suçuna ilişkin hukuki durumuna ilişkin güncel ve önemli emsal kararında kartının iptal olduğunu söyleyen diğer sanığa arkadaşlıktan, ahbaplıktan kaynaklanan güvenden ötürü kullandıran, ilgili banka hesabına transfer edilen bu tutarlardan herhangi şekilde pay/komisyon veya belirli bir oran aldığı ispatlanamayan sanığın beraatine karar verilmesine gerektiği yönünde karar vermiştir.
Bir diğer yandan; Normal şartlar
altında bankalar bir hesabı bizzat sahibi dışında 3. bir kişi tarafından
kullandırmalıdır. Bu hususta özel kanunda (Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’da) bir ceza da mevcuttur:
Bu suça rağmen gerek banka görevlilerin kayıtsızlığı gerekse 21. yüzyılda olmamıza rağmen halen parmak izi, biyometrik retina taraması gibi güvenlik yöntemlerinin kullanılmaması nedeniyle halen 3. kötü niyetli kişiler birilerinin hesaplarını kullanıp onları ciddi risklere sokabiliyor. Nitekim Yargıtay son zamanlardaki kararlarında, bankaların, hesap sahiplerinin parasını korumasını ve “belli özel yükümlülükleri titiz incelemeleri yapmak suretiyle” güvenlik önlemleri almasını zorunlu görmüştür.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi bir
kararında “İşlemde davacının üçüncü kişilerle iş birliği yaparak veya başka
şekilde kusurlu davrandığı ispatlanamamıştır. Davalı banka tarafından, hesapta
bulunan paranın güvenliğinin tam olarak sağlanamadığı, kötü niyetli kişilerin
işlemlerine karşı korunamadığı, güvenlik önlemlerini geliştirmediği, bu
önlemleri kullanmayı, müşterileri için zorunlu hâle getirmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda davalı banka hesaptan çekilen tüm paradan sorumludur. Bunun ilke
olarak kabulü gerekir.” şeklinde görüş belirtmiştir.
Sonuç olarak her ne kadar bankanın belli sorumlulukları var olsa dahi banka hesabının dolandırıcı 3. kişilere kiralanması, kullandırılması halinde banka uygulamada maddi ve cezai olarak sorumlu olmamaktadır. Fakat yine de bu hususun tarafınızca belirtilmesinin faydası olmaktadır. Zira bu 3. kişi dolandırıcılar sizin imzanızı taklit edip bir yerde sizinkine benzer sahte kimliğinizi göstermiş, ibraz etmiş olabilirler. Bu durum da lehinize deliller elde etmenizi sağlar.
Özetle;
Yargıtay, somut olayda banka
kartını tanışıklık ve güven ilişkisine dayalı olarak kullandıran ve hesaba
gelen paradan herhangi bir menfaat temin etmeyen sanık hakkında, suç
işleme kastı olmadığına hükmederek mahkûmiyet kararını bozmuştur.
Kararda özellikle vurgulanan husus, sanığın dolandırıcılık kastıyla hareket
ettiğine dair somut ve inandırıcı delillerin bulunmaması halinde, sanık
hakkında mahkûmiyet değil, beraat kararı verilmesi gerektiğidir.
Bu karar, özellikle banka hesabını iyi niyetle ve güven ilişkisine dayanarak kullandıran kişilerin, dolandırıcılık suçundan cezalandırılmalarının her durumda mümkün olmadığını vurgulamakta ve bu tür yargılamalarda önemli bir içtihat teşkil etmektedir.
T.C.
Yargıtay
11. Ceza Dairesi
2021/16966 E., 2024/7470 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2018/199 E., 2019/22 K.
SUÇLAR : Dolandırıcılık
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma
Sanıklar hakkında bozma üzerine
kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü
maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte
bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305
inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte
bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci
fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu,
1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteklerinin süresinde
olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir
bir durumun bulunmadığı bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde neticesinde
tespit edilip sanık ...'in duruşmalı inceleme talebinin, hükmolunan cezanın
süresine göre koşulları bulunmadığından, 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesinin
birinci fıkrası gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı Kanun'un 318 inci
maddesi uyarınca reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Temyizin kapsamına göre; bozma
üzerine yapılan yargılamada, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı
belirtilen incelemeye konu kararı ile;
1.Sanık ... hakkında dolandırıcılık suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 157 inci maddesinin birinci fıkrası, 62, 52 ve
53 üncü maddeleri uyarınca 6 kez 2 yıl 6 ay hapis ve 10.000,00 TL adli para
cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına,
2.Sanıklar ... ve ... hakkında
katılan ...'e yönelik eylemleri nedeniyle, sanık ... hakkında ise katılan ...'a
yönelik eylemi nedeniyle dolandırıcılık suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 157 inci
maddesinin birinci fıkrası, 39, 62, 52 ve 53 üncü maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay
hapis ve 5.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına,
Karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Cumhuriyet savcısının temyiz
isteği; sanıklar ... ve ...'in müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları
gerektiğine, sanık ...'ın katılanlar ... ve ...'a yönelik eylemlerinin iki ayrı
dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna,
2. Sanık ... müdafinin temyiz
isteği; sübuta, uzlaştırma işlemlerinin usule uygun yapılmadığına, sanığın
katılan ...'a yönelik eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığına, kararın usul ve
yasaya aykırı olduğuna,
3.Sanık ...'in temyiz isteği;
sübuta, katılan ...'nin zararının bulunmadığına, katılanın fahiş talebi
nedeniyle uzlaşmanın sağlanamadığına, lehe olan hükümlerin uygulanması
gerektiğine, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna,
4. Sanık ...'in temyiz isteği;
sübuta, fazla ceza verildiğine, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna,
5. Sanık ...'ın temyiz isteği;
kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna,
İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Sanıklardan İrfan'ın
kendisini, katılan ve şikayetçilere emniyet görevlisi veya Cumhuriyet savcısı
olarak tanıtıp terör örgütüne hesaplarından para transferi yapıldığını,
kendilerinin kurtarılması amacıyla bildirdiği hesap numaralarına para
yatırmaları gerektiğini söyleyeceği yönünde oluşturduğu plan kapsamında, ilk etapta
sanık ... ile görüşerek olayı anlattığı, ondan aktif hesap numaralarını temin
etmesini istediği ve yapacağı dolandırıcılık eylemleri ile ilgili olarak
kendisine pay vereceğini belirttiği, ...'in de ...'e durumu anlattığı, ... ve
...'in dosyada bilgileri bulunan kişilere ait banka kartları ve hesap
numaralarını temin ederek İrfan'a verdikleri, İrfan'ın da katılan ve
şikayetçileri değişik tarihlerde arayıp kendisini polis ve Cumhuriyet savcısı
olarak tanıtarak terör örgütünün para transferi yaptığı olayı kapatmak için
vereceği hesap numaralarına para yatırmalarını talep ettiği, katılan ve
şikayetçilerin de buna inanarak değişik tarihlerde verilen banka hesap
numaralarına paraları yatırdıkları, yatırılan paraların ..., ... ve katılan ...
yönünden de sanık ... tarafından çekilerek İrfan'a verildiği, böylece sanıklar
... ve ...'in tüm katılanlar ve şikayetçiler yönünden sanık ...'ın eylemlerine
yardım ettikleri, sanık ...'in de katılan ... yönünden İrfan'ın eylemine yardım
ettiği, sanıklar ... ve ...'in katılan ... dışındaki kişilerle uzlaştıkları,
sanık ...'ın katılan ve şikayetçilerle, sanık ...'in ise Enver ile uzlaşamadığı
kabul edilerek sanıkların Hukuki Süreç başlığında yazılı şekilde
cezalandırılmalarına dair temyiz incelemesine konu hükümlerin kurulduğu anlaşılmıştır.
2. Sanıkların tevil yollu
savunmaları, katılan ve şikayetçilerin oluşa ve dosya kapsamına uygun
beyanları, yakalama tutanakları, banka yazıları, dekontlar, sanıklara ait adli
sicil kayıtları ve diğer delillerin dosya arasında olduğu tespit edilmiştir.
IV. GEREKÇE
Sanıkların üzerine atılı
dolandırıcılık suçunun, 6763 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesi ile değişik 5271
sayılı Kanun'un 253 üncü ve 254 üncü maddeleri gereğince uzlaşma kapsamında
olması nedeniyle, dosyanın uzlaştırma bürosuna tevdi edildiği ancak, sanıklar
... ve ...'in katılan ... yönünden, sanık ...'ın tüm katılanlar ve şikayetçiler
yönünden, sanık ...'in ise katılan ... yönünden uzlaşmasının sağlanamadığı ve
uzlaştırma işlemlerinin usulüne uygun yapıldığı belirlenerek yapılan incelemede;
A. Sanık ... Hakkında Kurulan
Hükümler Yönünden
1.Dosya kapsamında toplanan
delillere göre, suç tarihi de göz önüne alınarak eylemlerin dolandırıcılık
suçunun temel şeklini oluşturduğu ve sanığın mahkûmiyetine ilişkin Mahkemenin
kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı, sanığın katılanlar ... ve ...'a yönelik
eylemlerinin tek bir dolandırıcılık suçunu oluşturduğu, katılan ...'a yönelik
eyleminde de menfaatin sağlanması nedeniyle suçun tamamlanmış olduğu,
uzlaştırma işlemlerinin de usulüne uygun yapıldığı anlaşılmakla, Cumhuriyet
savcısının ve sanık ... müdafiinin bu yönlere değinen temyiz sebepleri yerinde
görülmemiştir.
2. Yargılama sürecindeki
işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen
iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda
gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin
saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak
kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç vasfı ile yaptırımların
aşağıdaki husus dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, Cumhuriyet
savcısı ve sanık ... müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de
reddedilmiştir, ancak;
Sanık hakkında bozma öncesi
verilen kararın aleyhe temyiz edilmediği gözetilmeden, 1412 sayılı Kanun'un 326
ncı maddesinin son fıkrasına aykırı olarak sanık hakkında bozma öncesindeki
adli para cezalarından fazla cezaya hükmedilerek kazanılmış hak kuralının ihlal
edilmesi, hukuka aykırı bulunmuş olup bahse konu hukuka aykırılık Yargıtay
tarafından giderilmiştir.
B.Sanıklar ..., ... ve ...
Hakkında Kurulan Hükümler Yönünden
1.Ayrıntılarına Olay ve Olgular
bölümünde yer verilen olayda; sanıklar ... ve ...'in, sanık ...'ın isteği
üzerine üçüncü kişilere ait hesap bilgileri ile banka kartlarını temin
ettikleri, sanık ...'in de kendi hesap ve banka kartlarını kullandığı,
hesaplara yatan paraların bizzat sanıklar tarafından çekilerek belli bir pay
karşılığında sanık ...'a verildiği, sanıkların suçun icrasında üstlendikleri
rol ve katkılarının sanık ...'ın fiillerini tamamladığı, böylece sanıkların
fiiller üzerinde ortak hakimiyet kurdukları anlaşılmakla, sanıkların müşterek
fail olarak cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden, eylemlerinin yardım etme
niteliğinde olduğundan bahisle 5237 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesi uyarınca
indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini,
2. Sanık ...'in, sanık ...'i
komşusu olduğu ve aynı iş yerinde çalıştıkları için tanıdığını, kendisine para
geleceğini ancak kartının iptal olduğunu söyleyince güvendiği için hesap
numarasını verdiğini ve hesabına gelen paradan pay almadığını savunması; sanık
...'in sanık ... dışında tanıdığı kişilerden de benzer bahanelerle hesap ve
kart bilgilerini aldığının ve bu kişiler gibi sanık ...'in de ...'le tanışıklığından
dolayı duydukları güvenle hesap ve kart bilgilerini paylaştığının anlaşılması
karşısında, sanığın diğer sanıkların eylemlerine iştirak ettiğine dair
cezalandırılmasına yeterli kesin, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak delil
bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine mahkûmiyetine hükmedilmesi,
3. Kabule göre de; sanıklar
hakkında bozma öncesi verilen kararın aleyhe temyiz edilmediği gözetilmeden,
1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrasına aykırı olarak sanıklar
hakkında bozma öncesindeki adli para cezasından fazla cezaya hükmedilerek
kazanılmış hak kuralının ihlal edilmesi,
Hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
A. Sanık ... Hakkında Kurulan
Hükümler Yönünden
Gerekçe bölümünün (A) bendinde
açıklanan nedenle İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen
incelemeye konu kararına yönelik Cumhuriyet savcısının ve sanık ... müdafiinin
temyiz istekleri yerinde görüldüğünden hükümlerin, 1412 sayılı Kanun’un 321
inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı
gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği sanık ... hakkındaki
hüküm fıkrasının sonuna “Bozma öncesi aleyhe temyiz bulunmadığı gözetilerek,
1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca sonuç ceza miktarı
açısından sanık ...'in kazanılmış hakkının dikkate alınması suretiyle sanık
hakkında hükmedilen adli para cezalarının 2.000,00 TL üzerinden infazına"
ibaresinin eklenmesi suretiyle hükümlerin, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy
birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
B.Sanıklar ..., ... ve ...
Hakkında Kurulan Hükümler Yönünden
Gerekçe bölümünün (B) bendinde
açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı
belirtilen incelemeye konu kararına yönelik sanıkların temyiz isteği yerinde
görüldüğünden hükümlerin, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği,
Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine
gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,