COVID-19 SALGINI NEDENİ İLE
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ KAPSAMINDA İŞVERENİN TAZMİNAT SORUMLULUĞU
1-İş Kazası ve Meslek Hastalığının Tanımı
1.1.-İş Kazasının Tanımı
İş kazasına ilişkin tanım ne 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda ne de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda tanımlanmıştır. İş kazası, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3’üncü maddesinde tanımlanmıştır.
6331 sayılı kanuna göre iş kazası, İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı olarak tanımlanmaktadır.
Bir kazanın hangi hal, durum ve yerlerde olması durumunda iş kazası sayılacağı ile ilgili hukuki düzenleme 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde yer almaktadır. Bu maddeye göre iş kazası;
Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.)
Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılmakta olan emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.)
Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.
1.2-Meslek Hastalığı Tanımı
Mesleki bir faaliyetin yürütümü ya da bazı işlerde sürekli çalışma sonucunda kişide, bu faaliyetlerle doğrudan bağlantılı hastalıklar meydana gelebilir. Hastalıkla, sağlık zararı arasında bir illiyet bağı yani neden sonuç ilişkisi mevcuttur. Sigortalıların yerine getirdikleri çalışma esnasında karşılaştıkları, üretimden kaynaklanan çeşitli etmenlerle sağlık durumlarının bozulması hali, “meslek hastalığı” olarak nitelenmektedir.
Sigortalı çalışan bir kişide meydana gelen bir hastalığı meslek hastalığı olarak değerlendirebilmek için; sigortalının yapmakta olduğu işi dolayısıyla, iş gücüne zaman içerisinde ve tekrarlanan bir sebeple zarar veren bir olayın mevcut olması gerekmektedir.
Mevzuatımızda meslek hastalığının tanımlanması 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 14. maddesinde yapılmıştır. Bu maddeye göre; “meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir.” Denilmektedir.
1.3-Bir İşçinin Covid -19’ Hastalığına Yakalanması İş Kazası Mıdır Yoksa Meslek Hastalığı Mıdır?
Ülkemizde ve tüm dünyada yaşanan salgın hastalık COVID-19 (Corona Virüs) yukarıdaki tanımlar ışığında meslek hastalığıdır. Covid-19, Meslek hastalıkları kapsamında alt gruplar ve gruplar içinde belirlenen D grubu: meslek bulaşıcı hastalıklar içerisinde yer almaktadır. Şöyle ki; İş kazaları çok kısa sürelerde ortaya çıkarken meslek hastalıkları, iş kazalarından farklı olarak uzun zaman sürecinde ortaya çıkmaktadır. Covid-19 salgın hastalığı virüsün insan vücuduna girmesi ve kuluçka süresinin dolması ile birlikte ortaya çıkan bir hastalıktır. Bir işçide meslek hastalığının ortaya çıkması için o işçinin o işyerinde bir süre çalışmış olması ve bu süre zarfında işçinin sağlığını bozacak etkiye büyük ölçüde maruz kalması gereklidir. İş kazasında durum böyle değildir. İş kazasında işçi sağlığını bozacak etkiye bir anda maruz kalır ve sonuçları hemen ortaya çıkar. Covid-19 salgınında ise işçi sağlığını bozan bu virüse maruz kalsa bile sonuçları hemen ortaya çıkmaz, kuluçka süresinin sona ermesini bekler. Bu sebeple Covid-19 salgınını meslek hastalığı olarak değerlendirmek gerekmektedir.
2- Meslek Hastalığının Şartları Nelerdir?
Sigortalının mesleğini yaparken her gün yerine getirdiği faaliyetler nedeniyle veya işin özelliğinden veya iş şartlarından dolayı yaptığı iş ile bağlantılı olarak meydana gelen hastalıkları meslek hastalığı olarak kabul edilmektedir. Sigortalının her hastalığı meslek hastalığı olarak değerlendirilemez, bir hastalığın meslek hastalığı olarak nitelendirilip tazminat davasına konu edilebilmesi için şu şartların bir arada gerçekleşmiş olması gerekir.
İşçilik Şartı: 5510 sayılı kanun, meslek hastalığı nedeniyle hak sahibi olabilecek kişi olarak “sigortalı” olan işçiyi göstermiştir. Ancak, işçi sigortalı olmasa bile, çalışması ve meslek hastalığı kurumca başka türlü tespit edilmediği takdirde, meslek hastalığı tespit davası açılarak hem sigortalılığın hem de meslek hastalığının tespit edilmesi mümkündür.
İşin Yürütümü Sırasında Oluşması Şartı: Meslek hastalığı (hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik hâli) işçinin yürüttüğü iş sebebiyle ortaya çıkmalıdır. Meslek hastalığı ile işçinin yaptığı iş arasında bir nedensellik bağı bulunmalıdır.
Süre Şartı: Meslek hastalığı işçinin belli bir devamlılık arz eden çalışma sürecinde ortaya çıkmalıdır. Ani veya tesadüfi gelişen olaylar neticesinde işçinin bedensel veya ruhsal zarar görmesi “iş kazası” olarak kabul edilir. Bu durumda iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir. Meslek hastalığı ise belli bir süre sonunda yavaş yavaş bedensel ve ruhsal zararların gelişmesidir.
Hastalık Şartı: Meslek hastalığı, Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Yönetmeliği ve Tüzüğü’nde yer alan hastalıklardan olmalıdır. Hastalık, işçiyi bedensel veya ruhsal açıdan etkileyerek bir engelliliğe yol açmalıdır. SGK sağlık raporuyla veya mahkemede açılan bir tespit davasıyla saptanmalıdır. Yönetmelikte belirlenmiş hastalıklar dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması hususunda çıkabilecek uyuşmazlıklar, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
3- Meslek Hastalığı ve Meslek Hastalığı Sonucunda Ölüm Meydana Gelmesi Halinde İşverenin Sorumluluğu
3.1.-Meslek Hastalığı Geçiren İşçiye Karşı İşverenin Tazminat Sorumluluğu
Meslek hastalığına yakalanan işçi işverene karşı her türlü maddi ve manevi zararlarının karşılanması amacıyla tazminat davası açabilir.
Manevi tazminat, kişilik değerleri saldırıya uğrayan kişinin isteyebileceği bir tazminat türüdür. Kişilik değerleri, bireyin kişilik haklarını meydana getirmekte olup kanunda tanımlanmamış olmakla birlikte Yargıtay kararlarına göre kişinin yaşamı, sağlığı, ruh ve vücut bütünlüğü bozulan herkes manevi tazminat isteyebilir.
Maddi tazminat davası, işçinin meslek hastalığı nedeniyle uğradığı meslekte güç kaybı ve diğer zararlarını karşılamak üzere açılır. Maddi tazminatın kapsamını belirleyen temel unsurlar şunlardır:
Tarafların kusur oranları,
Maluliyet varsa maluliyet oranı,
İşçinin en son geliri
5510 sayılı Kanun’un 21/1 maddesine göre “İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” hükmünü taşımaktadır. Meslek hastalığın kaçınılmazlık indirimi, işverenin tüm yükümlülüklerini mevzuata uygun yerine getirmesi halinde söz konusu olur. İşveren, her türlü önlemi almasına rağmen meslek hastalığının ortaya çıkması halinde maddi tazminattan kaçınılmazlık indirimi yapılmalıdır.
3.1.1.- Kaçınılmazlık İlkesi Nedir?
Öğretide, yargısal kararlarda ve yasalarda kötü tesadüf, fevkalade hâl, umulmayan durum, tesadüfi olay olarak da adlandırılan kaçınılmazlık, hukuksal ve teknik anlamda “fennen önlenmesi imkânsız, başka bir anlatımla işverence mevzuata uygun önlemlerin alınması halinde dahi, önlenmesi olanaksız durum ve sonuçları” ifade eder.
Kusurun varlığı halde kaçınılmazlıktan söz edilemez.
Kaçınılmazlığın Unsurları:
İrade dışında meydana gelen olay: Örneğin, Yolda giden bisiklet sürücüsü aniden buzlu zemine rastlar ve fren yapamadığı için yayaya çarparsa, yolun buzlu ve kaygan oluşu kaçınılmaz olaydır.
Davranış kuralı veya sözleşme borcu ihlal edilmemelidir.
İlliyet bağı: Eğer meydana gelen olay, davranış kurallarının veya borca aykırılığın uygun nedeni ise illiyet bağı gerçekleşmiş olur.
Olay önlenemez olmalıdır. Önlenemezlik unsuru, tamamen davranış normu ve borca aykırılıkla ilgili olup, alınabilinecek tüm tedbirler alınmış olunsa dahi bir davranış normunun veya sözleşmeden doğan bir borcun ihlalinin ifadesidir. Yani olay önlenemez olmasına rağmen bir davranış kuralına ya da sözleşmeden doğan borca aykırılık önlenebiliyorsa artık kaçınılmazlıktan söz etme imkânı yoktur. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler önlenemez olaylara karşın bir davranış kuralını ve borca aykırılığı önleme olanağını sağlamaktadır. Örneğin; bir inşaat işçisinin üzerinde çalışacağı tabiyeyi hazırlamak için duvara beton çivisi çakarken çivinin başının kırılıp gözüne kaçması olayında çivinin kırılması irade dışı ve önlenemez bir olay olmakla birlikte kırılan bu çivinin işçinin gözüne kaçması önlenemez bir olay değildir. Zira çalışma esnasında gözlük kullanılarak bu neticenin önüne geçilebilir. O halde böylesi bir durumda olayın önlenemezliğinden bahisle kaçınılmazlıktan bahsetme imkânı yoktur. Kaçınılmazlık beklenmeyen hâl olarak nitelendirilir. Kaçınılmazlığın bir başka adı da aksi tesadüftür. Kaçınılmazlık öngörülebilir fakat engellenemeyen hadiseleri ifade eder. Bazen her türlü önlemin alınması durumunda dahi iş kazası ya da meslek hastalığı meydana gelebilir. Kaçınılmazlık durumunda zararın tümüne işçinin katlanması hakkaniyete uygun düşmez Yargıtay uygulamalarında kaçınılmazlık durumunda sorumluluğun paylaştırılması kural olarak %60 işveren, %40 kazalı kusuru olarak sorumluluğun paylaştırılması şeklindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu-K.2018/215).
İşyeri koşullarından doğan tehlike ile zarar arasında uygun illiyet bağı vardır. İşveren çalıştırdığı 3 işçinin toplam %30 kusurları yanında ayrıca %50 kaçınılmazlıktan da tehlike nazariyesi gereğince sorumludur. Kaçınılmazlık nedeniyle işverenin sorumluluğu hakkaniyet ölçüsüne saptanmalıdır. Kaçınılmazlığa verilen %50 oranının işverene yarıdan fazla sorumluluk verilerek paylaştırılması gerekir. (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi. 22.05.2007 T. 2007/4504 E. 2007/8407 K.)
ATK Raporunda eğimli yolda kamyonun park kurallarına aykırı olarak park edilmesi nedeniyle sürücüsüz olarak hareket etmesi sonucu davacıya çarpması olayında ihbar olunanın %100 kusurlu olduğu anlaşıldığından olayın kaçınılmazlık sonucu oluştuğunun kabulü yanlıştır. (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi. 09.02.2006 T. 2005/14645 E. 2006/937 K.)
3.3-Meslek Hastalığı Sonucunda İşçinin Ölmesi Halinde İşverenin Tazminat Sorumluluğu
Meslek hastalığı sonucu ölüm halinde; ölen işçinin desteğinden yoksun kalan kişiler maddi tazminat davası açabilir. Ölüm nedeniyle açılan maddi tazminat davalarında hükmedilen tazminata, “destekten yoksun kalma tazminatı” denilmektedir. Ölen kişinin eşi, çocukları, anne-babası veya ölenin kendisine destekte bulunduğunu ispat edebilen herkes maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
Ölenin herhangi bir desteği olmamasına rağmen ölümden üzüntü duyan birinci derece yakınlar da manevi tazminat davası açabilirler. (Borçlar Kanunu md. 56/2). Yaralanma halinde, yaralananın yakınlarının maddi tazminat isteme hakları yoktur. Ancak, yaralanma ağır bedensel zarar meydana getirmişse (örneğin, bir gözün gözün kör olması, bacak veya kolun kopması), özellikle uzuv kaybı meydana gelmişse yaralananın yakınları da manevi tazminat talep edebilir. (BK md. 56/2).
İşçi İşini ifa ettiği sırada meslek hastalığına yakalanmış ve vefat etmişse; işçinin mirasçıları maddi-manevi tazminat davası açabilirler. Peki açılan bu davada işverenin kusuru ne olacaktır?
İşveren her zaman işçisinin çalıştığı ortamda can ve beden güvenliği ile ilgili bütün önlemleri almakla yükümlüdür. İşveren gerekli bütün tedbir ve önlemleri almasına rağmen işçi, meslek hastalığına yakalanır ve bu hastalıktan vefat ederse, işveren işçinin mirasçıları tarafından açılan maddi-manevi tazminat davasında kaçınılmazlık ilkesi ve Yargıtay içtihatları doğrultusunda %60 kusurlu sayılır. Başkaca bir anlatımla yapılacak yargılamada hesaplanan tazminatın %60’ını İşveren ödemek zorunda kalır.
3.3- İşverenin Sosyal Güvenlik Kurumu Tarafından Açılan Rücu’en Tazminat Davası Sorumluluğu
5510 sayılı kanunun 21. Maddesinde, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” Denilmektedir.
Yani, Bir işçi meslek hastalığına yakalanmış yahut yakalandığı bu meslek hastalığı sonucunda vefat etmişse ve bu meslek hastalığına yakalanması,
İşverenin kastı sonucu meydana gelmişse ya da,
Sigortalıların sağlığını koruma veya iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse,
Bu durumda Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalı için yapılan harcamalar işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınacaktır.
İşverene ödettirilecek harcamaların hesabında; Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalı için yapılmış olan harcamalar veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı esas alınır.
İş kazasının, belirtilen sürede işveren tarafından Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar geçen süre için sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği, Kurumca işverenden tahsil edilir.
Çalışma mevzuatında sağlık raporu alınması gerektiği belirtilen işlerde, böyle bir rapora dayanılmaksızın veya eldeki rapora aykırı olarak bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılan sigortalının, bu işe girmeden önce var olduğu tespit edilen veya bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılması sonucu meydana gelen meslek hastalığı nedeniyle, Kurumca sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği işverene ödettirilir.
İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.
4- Evden Çalışan Bir İşçinin Covid-19 salgınına Yakalanması Meslek Hastalığı Sayılır Mı, Meslek Hastalığı Sayılırsa İşverene Bir Sorumluluk Düşer Mi?
Tüm dünya ve ülkemizde yaşanan salgın hastalık nedeniyle birçok işyeri kısa süreli olarak evden çalışma sistemine geçmiş bulunmaktadır. Bu sistemde çalışan bir işçinin Covid-19 salgınına yakalanması halinde bu durum işyerinde meslek hastalığına yakalanması durumundan biraz farklıdır. Şöyle ki; İşçinin evden çalışması halinde Covid-19 salgınına yakalanması halinde bu durum meslek hastalığı olarak nitelendirilemez. İşçi evde çalışma halinde her şekilde söz konusu salgına yakalanmış olabilir. Evden çalışma halinde her yerden bu virüse yakalanılabilir. Özel hayatında görüştüğü kişilerden, dışarıdaki hayatından da bu hastalığı kapabileceğinden evden çalışma halinde işçinin Covid-19’a yakalanması meslek hastalığı olarak kabul edilmez.
5- Sonuç
Yukarıda anlatılanlar ışığında ülkemizdeki salgın hastalık nedeniyle, işçilerimizin şu durumda sahada çalışmaları ve Covid-19 salgınına yakalanmaları hatta bu hastalık sebebiyle ölmeleri halinde işveren olarak işçiye ve işçinin mirasçılarına karşı tazminat sorumluluğu söz konusu olacaktır. İşveren olarak söz konusu salgına karşı gerekli bütün önlemler ve tedbirler alınmasına karşın, işçinin bu hastalığa yakalanması yahut bu hastalıktan dolayı vefat etmesi halinde, kaçınılmazlık ilkesi ve Yargıtay içtihatları doğrultusunda işveren %60 kusurlu sayılacaktır. Bu da açılması muhtemel maddi-manevi tazminat davasında hesaplanan tazminatın %60’nın İşveren tarafından ödenmesi demektir.
Bir işçinin çalıştığı esnada Covid-19’a yakalanması yahut Covid-19 sebebiyle ölmesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumu işçiye/işçinin mirasçılarına bağladığı gelirleri eğer ki işveren gerekli bütün önlem ve tedbirleri almışsa işverene rücu edemeyecektir. Fakat işveren Covid-19’la ilgili gerekli bütün önlem ve tedbirleri almamışsa ve bunun sonucunda işçi Covıd-19 salgınına yakalanmışsa o zaman kurumca işçiye/işçinin ölmesi halinde mirasçılarına ödenen gelir kusur oranında işverenden rücu edilir.
Eğer ki, işçi, yaşanan bu salgın döneminde evden çalışma sistemine geçmişse ve evden çalışma sürecinde Covid-19’a yakalanmışsa, bu durumda işverenin tazminat sorumluluğuna gidilemez. Çünkü evden çalışma halinde, işçi bu hastalığa her şekilde yakalanmış olabileceğinden, işçinin Covid-19 salgınına yakalanması meslek hastalığı olarak kabul edilemeyeceğinden, işverenin işçiye karşı bir tazminat sorumluluğundan da bahsedilemeyecektir.
Bu sebepledir ki, işveren olarak sorumluluğu azaltmak adına işçilerin Covid-19 salgını süresince evden çalışmaları daha doğru olacaktır.